Hipnoz, psikolojinin bir alanı olarak kabul edilen, bireylerin telkine duyarlı hale geldiği bir bilinç durumu olarak tanımlanır. Bu durum, kişilerin yapay bir uyku hâlinde veya uyku ile uyanıklık arasında bir yerde bulunduğu bir süreçtir. Hipnoz sırasında kişi, dış dünyadan gelen uyarıcılara karşı daha az tepki vererek içsel bir odaklanma yaşar. Bu süreç, kişinin zihinsel ve ruhsal durumunu değiştirmeye, bazı hatıralara ulaşmaya ya da davranışlarını yeniden yönlendirmeye yardımcı olabilir.

Hipnoz terimi, ilk kez İskoç hekim S. James Braid tarafından kullanılmıştır. Braid, bu kavramı Yunan mitolojisindeki uyku ilahının adından esinlenerek ortaya atmıştır. Braid’ın çalışmaları, hipnozun bir bilim dalı olarak incelenmesine öncülük etmiş ve günümüzde terapi ve tedavi yöntemlerinde yer almasına zemin hazırlamıştır. Hipnoz, birçok psikolojik problemi tedavi etmek amacıyla kullanılırken, bireylerin stres yönetimi, alışkanlık değiştirme ve bazı fiziksel rahatsızlıkların tedavisinde de faydalı sonuçlar vermektedir. Konya’da Mentaliz Psikoloji olarak gerekli gördüğümüz durumlarda, danışan onayı ile hipterapi tekniği uygulanmaktadır.

Varlığı ve dünyayı algılamamız sinir sistemimizin oluşmasıyla başlayıp bu makaleyi okuduğunuz ana kadar devam eden bilgiyi depolayıp ona ulaşma ve işleme serüvenimizin bir tanımıdır. Bu işlem dinamik bir yapıda kendini gösterir ve asla oluşup biten bir yapıyı temsil etmez. Sürekli değişime açık olmasıyla dinamik yapıyı kanıtlar. Dünyayı nasıl algılıyoruz. Doğrularımız ve yanlışlarımız neye göre şekilleniyor ve değişiyor. Bizce güzel olan nasıl oluyor da en yakınımızdaki kişilerce yanlış kabullenilebiliyor. Bizim canımızı verebileceğimiz bir düşünce, fikir, inanç başkalarınca anlamsız olabiliyor.

Parmak izlerimiz ve DNA yapılarımız her insanda kendine özel şekil ve sistemiyle diğerlerinden farkımızı ortaya koyar. Bütün insanlarda parmak izi ve DNA bulunmasına rağmen hiçbir iz/yapı birbirine benzemez bu her insanın özünde farklı ve eşsiz olduğunun somut bir göstergesidir. Peki, ruhsal yapımız biyolojik farklılığımıza rağmen aynı olabilir mi? İnsanların ruhsal yapıları torna makinasından çıkmış gibi veya güncel bir tanımlamayla klonlanmış gibi olabilir mi? Buna evet demek her insanın özünde olan eşsizliğin reddi anlamına gelir. O zaman asıl soru bu eşsizliğin nasıl sağlanıyor olmasındadır.

Beynimiz ve nöronlarımız varlığı işlemleme ve anlamlandırmada eşsizdir. Doğum öncesinden başlayan ve yaşadığımız her an devam eden bir işlemdir bu. Zihinsel depomuzu kütüphaneye ve insanı da kütüphanesi olan adama benzetecek olursak bizim düşünce dünyamızın dinamiklerini kütüphanemizdeki kitaplar ve onların içindekilerin belirlediğini söyleyebiliriz. Oraya eklediğimiz her kitap müspet/olumlu veya menfi/olumsuz olarak dünyamızı etkiler. Yazılan her şey, her virgül, apostrof farklı bir his ve düşüncenin kayıtlarımızda olduğunun göstergesidir. Kütüphanemizde ne kadar çok kitap o kadar zengin içerik demektir. Ailemiz, çocukluğumuzu geçirdiğimiz memleketimiz, arkadaşlarımız, okulumuz, öğretmenlerimiz, sevgililerimiz travmalarımız bizi biz yapan ve kütüphanemizi oluşturan milyonlarca sayfadan her biridir.

Peki, okuduğumuzun küçük bir kısmını hatırımızda tutabilirken nasıl olacakta bunca bilgi bizi etkilemeye devam edecek. İşte bu noktada beynimizin kayıt cihazlarına bir bakalım. Beynimiz beş duyu organlarımızla var olan çevreyi 7/24 kayıt yaparken bunun büyük bir kısmından haberimiz bile olmaz. Şu an bu makaleyi okuduğunuz sırada ortamın ısısından, dışarıdaki seslere kadar birçoğunun farkında değildiniz. Farkında olmadan yapılan bu kayıtlar bilinç dışı dediğimiz devasa alanda depolanır. Freud yüzyılın başında muhteşem bir keşfe imza attığından bu yana bilinç-bilinçdışı kavramları psikoloji bilimine dâhil oldu. Bilinç dışımız bilinçli kısmımızla mukayese dahi edilemeyecek büyüklükte olan ve beynimizin 7/24 yaptığı bütün bilgilerin depolandığı yerdir. İşte ruhsal hastalıklarımızın bir kısmının kaynağı olan ve korkularımız, anlamsız tepkilerimizin, anlayamadığımız istek ve arzularımızın kaynağı.

Görünürde bambaşka sıkıntılar yaşanırken; mesela panik atağımızın olması gibi, altta yatanın bambaşka bir sebebinin olması da bilinçdışımızın bizi ne kadar etkilediğinin göstergesidir. Hipnoz bu görünürdeki sıkıntılı durumun altında yatan esas sebebin bulunmasında ve beki de sorunun çözümlenmesinde etkili olabilecektir.

Konya’da Hipnoterapi

Hipnoterapi, bireylerin psikolojik ve fiziksel sorunlarıyla başa çıkmalarına yardımcı olan bir tedavi yöntemidir. Bu yöntem, hipnoz tekniğini kullanarak bireylerin zihinlerinde olumlu değişiklikler yapmayı amaçlar. Hipnoz, bireyin dikkatini yoğun bir şekilde bir noktaya odaklandırırken, aynı zamanda zihinsel bir gevşeme durumu yaratır. Bu durumda, birey daha açık ve önerilere daha duyarlı hale gelir.

Hipnoz neyi Tedavi Eder?

Hipnoterapistler, hipnoz anında bireylere çeşitli olumlu önerilerde bulunurlar. Bu öneriler, kaygının, stresin, bağımlılıkların veya çeşitli fobilerin üstesinden gelmelerine yardımcı olmak amacıyla tasarlanır. Konya’da hipnoterapi yöntemi uygulanarak, danışanlarımız bazı psikolojik sorunlarının üstesinden gelmeyi başarabilmişlerdir. Hipnoterapi ile aynı zamanda, bireylerin olumlu imgeleri ve görselleri zihinsel olarak canlandırmalarına da teşvik edilir, bu da zihinsel iyileşmeyi destekler.

Hipnoterapinin temel prensibi, bireyin bilinçaltına erişim sağlamak ve burada kalıplaşmış düşünce veya davranış biçimlerini değiştirmek üzerinde yoğunlaşmaktır. Bireylerin kendi içsel kaynaklarını keşfetmelerine, güçlü yönlerini daha iyi kullanmalarına ve yaşam kalitelerini arttırmalarına yardımcı olmayı hedefler. Bu nedenle, hipnoterapi, alternatif tıp uygulamaları arasında yer alır ve genellikle diğer tedavi yöntemleriyle birlikte kullanılabilir.

Konya MENTALİZ Psikoloji

Bağlantılar: