Otistik bireyler genelde dil becerilerini geliştirmede zorluk yaşarlar. Örneğin, Donna’nın yazdıklarına bakacak olursak; “diğer insanların ne söylediklerini duyuyorum ama otizm yüzünden kelimelerin ne anlama geldiğini anlamıyorum. Otizm istediğim zaman kendi kelimelerimi bulmama ve kullanmama engel oluyor ya da aslında söylemek istemediğim tüm o saçma kelimeleri söylememe sebep oluyor.” Donna erişkin yaşa gelene kadar kelimeleri anlayamamasına rağmen, sonuçta hem konuşmayı hem de yazmayı öğrendi ve oldukça özgün iki kitap yazdı. Ayrıca Fransızca ve Almanca öğrendi. Etkileyici dil becerisi sayesinde Donna, üstün yetenekli bir otistik veya alim olarak adlandırılıyor. Otistik bireylerin dil ve sosyal becerilerinin gelişimi konusunda neden farklılık gösterdiklerini anlamak için araştırmacılar bilişsel yaklaşımdan faydalanıyorlar.

Bilişsel yaklaşım; bilgiyi ne şekilde işlediğimizi, depoladığımızı, kullandığımızı ve bu bilgilerin yaptıklarımızı, algıladıklarımızı, öğrendiklerimizi, hatırladıklarımızı, inandıklarımızı ve hissettiklerimizi ne şekilde etkilediğini inceler.

Akıcı şekilde konuşan ve üstün yetenekli kabul edilen Donna Williams’ın aksine Tito Mukhopadhyay, ileri derecede otistik bir genç. Tito sık sık çeşitli hareketlere takılıp kalıyor ve konuşması anlaşılmıyor. Ancak sıra dışı bir kabiliyeti var; elinde tuttuğu klavye ile sorulara cevap verebiliyor, düşündüklerini ve yaptıklarını yazarak anlatabiliyor. Örneğin, laboratuvarda testlere tabi tutulduğunda ritmik olarak sallanmak, olduğu yerde dönmek, yüksek sesle ağzını şapırdatmak ve parmaklarını sallamak gibi hareketler yapmaya başladı. Bunları neden yaptığı sorulduğunda Tito, sözlü olarak cevap vermedi ancak şunları yazdı; ‘Kendimi sakinleştiriyorum. Hislerim o kadar karışık ki kendimi kaybediyorum ve sallanmaya başlıyorum. Böyle yapmazsam dağılmış ve kaygılı hissediyorum. Konuşurken neden insanlara bakmadığı sorulduğunda ise bir defada sadece bir duyguya yoğunlaşabildiğini ve genellikle dinlemeyi tercih ettiğini yazıyor. Sonuç olarak aynı anda görmek ve duymak gibi birden fazla duyusal girdiye tepki verebilen normal bireyler ile bir defada tek bir duyuya konsantre olan otistik bireyler arasında önemli bir bilişsel fark bulunur. Bazı bilişsel araştırmacılar, bilişsel beceriler ile ilgili çalışmalarını beyindeki ilgili bölgelerin tanımlanması ile birleştiriyorlar. Bu heyecan verici yeni yaklaşıma bilişsel nörobilim deniliyor.

Bilişsel nörobilim; canlı beyin düşünmek, planlamak, isimlendirmek ve nesneleri tanımak gibi çeşitli zihinsel veya bilişsel süreçleri gerçekleştirirken beynin yapı ve fonksiyonlarının resimlerinin çekilmesi ve tanımlanması ile ilgilenir.

Örneğin, sağ elini kullananların %95’i bir konuşmayı dinlerken bu sözel verileri işlemek için ağırlıklı olarak beyinlerinin sol kısmını ve sağ kısmının çok küçük bir bölümünü kullandıklarını tespit etmiştir. Beyin yarıkürelerinin ters kullanımı ve sözsel verileri işlemekte yaşanan zorluklar; otistik bireylerin bilişsel, dil ve iletişim becerilerini edinmekte neden zorlandığını açıklamaya yardımcı olabilir.

Mentaliz Psikolojik Danışmanlık Merkezi Konya